Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Derinliği 60 kilometreye inen, buradan Hatay’a uzanacak, Türkiye’nin güvenlik ve geleceği için huzur hattı kurulmalı, bu hatta sinek bile sokulmamalıdır” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Bahçeli, 2024 yılının ilk grup toplantısına başlarken partilileri hürmet ve muhabbetle selamladığını, başarılı, sağlıklı ve huzurlu bir yıl geçirmeyi temenni ettiğini belirtti. Bahçeli, terörle mücadele esnasında şehit düşen askerlerin ne kadar hüzünlendirse de Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın birinci etabına umutlarla, kararlı adımlarla girdiklerini söyledi. Önümüzdeki yüzyıla Türk milletinin mührünü vurmanın gayret ve gayesiyle çalışmalarına hız kattıklarını ifade eden Bahçeli, “Milli yüreklerin toplu vuruşuyla dengeli ve devamlı ilerleyişin kararındayız. Hz. Mevlana’nın ‘Tut ki Ali’den miras kaldı sana Zülfikar. Sende Ali’nin yüreği yoksa Zülfikar neye yarar’ sözünden hareketle Zülfikar’ı taşıyacak cesur yüreğin Türk milletinde olduğuna inanıyoruz. Kuytu bir orman köşesindeki avuç içi kadar gölün durgunluğuyla değil; rüzgarlı, dalgalı, uçsuz bucaksız bir okyanusun enginliğiyle hayatı ve hadiselerin akışını kavrıyoruz. Kafamızın içinde kanat çırpan ahlaki ve milli düşüncelerin ivme ve ikmaliyle Türk milletinin var oluş haklarını, Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik hukukunu korkusuzca savunuyoruz. Yalan, dolan ve riyanın daha serbest, daha sakıncasız, daha kolay olduğu tuhaf bir insanlık döneminde yaşıyor olsak da bizim yönümüz doğrudur, yolumuz doğrudur, sözümüz doğrudur, özümüz doğrudur, duruşumuz dosdoğrudur” diye konuştu.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözünden feyiz aldığını ifade eden Bahçeli, “Kıvılcım halinde girdiğimiz her mücadelede dev bir volkana dönüşmek yegane amacımızdır. Hamdolsun şimdiye kadar maksat hasıl olmuş, içine girdiğimiz hiçbir mücadelede yüzümüz hiç kara çıkmamıştır” dedi.
2024 yılının geneline bakıldığında kendilerini bekleyen iki mühim siyasi dönüm noktası olduğunu ve bunların hem MHP hem de Türkiye adına ciddi gelişmelere sahne olacağını söyleyen Bahçeli, “İlk dönüm noktası, 17 Mart 2024 tarihinde demokratik şölen havasında yapmayı planladığımız 14. Olağan Büyük Kurultayımızdır. Milliyetçi Hareket Partisi, Türk siyasetinde muhkem ve müstesna bir mevkii bulunan, aynı zamanda 55 yıllık köklü bir geçmişe dayanan millet ve tarih eseridir. Üç hilal, Milliyetçi-Ülkücü ömürlerin fedakârlıklarıyla yükselmiştir. Üç hilal, şehit ve gazilerimizin yere düşen alın terlerinin, toprağa dökülen temiz kanlarının, gösterilen sabırların, edilen duaların hikmetiyle var olagelmiştir. Üç hilal, kutlu ecdadımızın kader, sefer ve zafer tuğuyken; son 55 yıldır Türk milletinin huzur, kardeşlik, dirayet ve birlik sancağıdır ve bu sancak serdengeçti gönüllerin, iman erlerinin, kahraman nesillerin, ülkücü doğup ülkücü ölmeye ant içmişlerin şeref payesidir” şeklinde konuştu.
Bahçeli, 14. Olağan Büyük Kurultay’da yeni yüzyılın şuurunu taşıyacak yenilenmiş kadro ve yüksek hedeflerin tayininde stratejik bir rol oynayacağını söyledi. Bahçeli, “Türk devri sorumluluklarının idrakinde olan, ben değil biz diyen, kibri ve bencilliği elinin tersiyle iten, esabi değil hasbi bakan, çıkarlarını omuzlamak yerine davayı omuzlayan, bana kimse dokunmasın demek yerine risk alan, nefsini dizginlemeyi başaran, orada burada saklanmayı tercih eden değil, her türlü saldırı ve iftiralara göğüs geren, pişmiş aşa su katmaktansa çorbada tuzum olsun diyen kim varsa başımın gözümün üstündedir, elbette onlarla yolumuz bir ve aynıdır. 14. Olağan Büyük Kurultayımız huzurlu Türkiye’nin anahtarıdır. 14. Olağan Büyük Kurultayımız lider ülke Türkiye’nin adımıdır. 14. Olağan Büyük Kurultayımız Kızılelma’dan Turan’a, İ’la-yi Kelimetullah’tan yeni Türk asrına milliyetçi iradenin fikri ve siyasi eylem çağrısı, bu çağrının anlatım ve açıklamasıdır” dedi.
2024 yılında kendilerini bekleyen ikinci siyasi dönüm noktasının da 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri olduğuna dikkat çeken Bahçeli, “Bildiğiniz gibi partimizin 55. yılı münasebetiyle 55’şer isimden müteşekkil belediye başkan aday listelerimizin ilkini 10 Ocak 2024, ikincisini 11 Ocak 2024, üçüncüsünü de 15 Ocak 2024 tarihinde milletimizle paylaştık. Nitekim bugüne kadar 165 belediye başkan adayımızı belirleyip ilan ettik. Üzerinde çalıştığımız diğer adaylarımızı da aynı şekilde ve peyderpey kamuoyunun bilgisine sunmayı planlıyoruz. Bunun yanı sıra, diğer partiler de belediye başkan adaylarını açıklamaktadır” şeklinde konuştu.
CHP’de işlerin iyice sarpa sarmış olduğunu, belediye başkan adaylarının tespitinde kriz ve karışıklığın artık bastırılamaz şekilde gün yüzüne çıktığını söyleyen Bahçeli, “İçeriden DEM’lenen, dışarıdan yemlenen CHP yönetimi akli, fikri ve siyasi melekelerini kaybetmekle kalmamış, istikametini hepten şaşırmıştır. 1984 yılından bu yana terörle mücadelede çok sayıda şehit ve gazi verilmiştir. Bu çerçevede terörün kanlı suikastlarından milletimizin tamamı müteessir olmuş, milli yüreklere ateş düşmüştür. Terör ve bölücülük mağduru milletimizin güçlü iradesi DEM’lenmiş CHP’den hesap sormaya yeterlidir. 40 yıllık zaman diliminde hayatını kaybeden sivil vatandaşlarımızın yanında asker, polis, korucu şehit ve gazilerimizin muhterem ailelerinin, yakınlarının ve sosyal muhitlerinde yer alan sevenlerinin sandık gücü bugünkü CHP’nin alacağı oy miktarının çok üstünde olmalıdır. Doğal ve doğru olanı da budur. Bedel ödemiş, acı çekmiş, gözyaşlarını içine akıtmış, şehit tabutu kaldırmış millet evlatlarının mecmuuyla DEM’lenmiş CHP’nin oyları arasında büyük fark ortaya çıkmalıdır. Eğer bu fark oluşmuyorsa, son 40 yıla damga vuran terör zulmü nereye konulacak, bölücü ihanetin milli iradenin önüne geçmesi nasıl hazmedilecektir? DEM’lenmiş CHP’nin demokratik ıslah, terbiye ve tecziyesinin zamanı gelmiştir, işte o zaman 31 Mart’tır” ifadelerine yer verdi.
“Cumhur İttifakı olarak hizmete talibiz, vaki hizmetkarlığa tüm varlığımızla, tüm imkanlarımızla hazırız” diyen Bahçeli, “Kendi içinde kavgalı ve kutuplaşmış müflis bir siyasi partinin yerel yönetimlerden ayıklanması, halihazırda idaresi altında bulunan belediyelerden atılıp uzaklaştırılması geldiğimiz bu aşamada artık bir demokrasi namusudur. 31 Mart 2024 tarihinde Türk siyaset tarihinin kilit mahiyetindeki seçimlerinin yapılacak olması pek tabii bizim dikkat, dirayet, tedbir, temkin ve heyecanımızı doğal olarak yoğunlaştırmamızı gerektirmektedir. Merkezi yönetimle birebir uyumlu yerel yönetimlerin tezahürü Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine, aynı zamanda milletimizin refah, mutluluk ve güven beklentisine doğrudan hizmettir. Cumhur İttifakı olarak bu kutlu hizmete talibiz, vaki hizmetkarlığa tüm varlığımızla, tüm imkanlarımızla hazırız. Bizde laf cambazlığı, kuyu kazma çaşıtlığı, eşkıya cazgırlığı, emperyalizm candanlığı, milli değerler cahilliği, terör ve bölücülük casusluğu değil; Türk ve Türkiye sevdasıyla yoğrulmuş kocaman ve inanmış bir yürek vardır. Bu suretle zulmetin ve zilletin karanlığı Allah’ın izniyle yarılacaktır” açıklamasında bulundu.
“Millete gerici demek hürmetsizlik ve haramzadeliktir”
Geçen hafta bir televizyon kanalında yayımlanan bir derginin düzenlediği ‘Cumhuriyet’in Aydınlık Yüzleri’ ödül törenine katılan Zülfü Livaneli’ye tepki gösteren Bahçeli, “Türkiye’ye yabancıların gözüyle bakan Livaneli soy isimli bir zat, beş para etmez aklının dibine çöreklenmiş kiri, pası bayağı bir dille açık etmiştir. Neymiş, 31 Mart seçimlerinde ‘Ya gerici ordular, avcı taburları ya da hareket ordusu kazanacakmış.’ Bildiğimiz ve takip ettiğimiz kadarıyla Türkiye’de gerici ordu değil, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri vardır ve düşman çatlamaktadır. Yine avcı taburları diye bir şeyi ne gören, ne duyan ne de şahit olan söz konusudur. Meselenin püf noktası, Livaneli’nin bu tarihi çarpıtmasını ve milli iradeye layık gördüğü alçak iftirasını gülümseyerek ve hatta sevinç içinde dinleyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan sadra şifa tek bir itiraz gelmemiş olmasıdır. Çünkü alın birisini vurun ötekine. Çünkü bunlar Türkiye karşıtlığında buluşan, millete en ağır hakaretleri reva gören, sandığı ve demokrasiyi küçümseyen yeni yetme yobaz zihniyetlerdir. Bir defa şu hususu ifade etmek isterim ki; millete gerici demek küfürdür, kifayetsizliktir. Millete gerici demek Türkiye’ye geriden bakmaktır. Millete gerici demek hürmetsizlik ve haramzadeliktir. Millete gerici demek su katılmamış bir soysuzluktur. Bu firavunca sözlerin cevabını bilhassa İstanbullu kardeşlerim, 31 Mart 2024 tarihinde sandığın başında oylarıyla vereceklerdir” şeklinde konuştu.
Büyüklük taslayan küçülmüş siyasi zihniyetlerden yerel yönetimler ölçeğinde kurtuluşun 31 Mart’ta yaşanacağını söyleyen Bahçeli, “31 Mart’ta İstanbul Allah’ın izniyle Murat’ına kavuşacak, avcı taburları hezeyanını toplumsal bünyeye aşılamak isteyen asıl gerici ve kör taassup mağlup ve mahcup edilecektir. Mevsimlik belediye başkanlığı yapan, boş zamanlarında belediyeye uğrayan, bunun dışında her taşın altından çıkan, politikada ayak oyunlarıyla meşgul olan şahsa İstanbullu kardeşlerimin son yapacağı, tezkeresini eline tutuşturup Saraçhane’den yollamaktır. Sonrasında nereye gidiyorsa gitmeli, bir daha da İstanbul’un yıllarını çalmaya cüret etmemelidir. İstanbul’un, Ankara’nın, İzmir’in, Adana’nın, Aydın’ın, Antalya’nın, Mersin’in, Muğla’nın, Hatay’ın, Eskişehir’in, Tekirdağ’ın, Diyarbakır’ın, Mardin’in, Van’ın makus ve meyus talihi cumhurun muhterem ve muteber iradesiyle değişecek, emanet ehline teslim edilecektir” ifadelerine yer verdi.
MHP olarak var olan belediye başkanlığı sayısını hem artırmak hem de Cumhur İttifakı’nın kesin ve ezici başarıya ulaşması için insanüstü bir emekle çalışmanın öncelikli görev ve sorumlulukları olduğunu söyleyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Görevden kaçmayacağız, hedeflerimizden sapmayacağız. Yorulmayı lügatimizden çıkarıp atacağız. Vatanımızın her yöresinde geceli gündüzlü vatandaşlarımızla buluşacağız. Umutları tazeleyeceğiz, üretken belediyeciliği müjdeleyeceğiz. Cumhur İttifakı’nın ortak iradesiyle yerel yönetimlerdeki ölü toprağını kaldırıp, son beş yıllık fetret devrine son vereceğiz.”
Bahçeli, “Stratejideki hatalar taktik doğrularla düzeltilemez. Doğru strateji yanlış taktiklerle de mesafe alamaz. İşin özünde en göz alıcı stratejik güç, kullanılmaya en az ihtiyaç gösterendir. Caydırıcı olanın yaptırımı da artacaktır. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından tesis ve tecelli eden uluslararası sistem mekaniğini bir gemi metaforuna benzetecek olursak, bu gemi her tarafından su almaktadır. Ne kadar sızlansak da gerçek olan hukukun üstünlüğü yerine gücün ve güçlülerin hukukunun egemenliğidir. Müesses uluslararası nizamın bugünkü vasatında stratejik rekabetler, jeopolitik mücadeleler, hegemonik cepheleşmeler, vekalet savaşları, asimetrik hesaplaşmalar, siyasi ve ekonomik ablukalar, ticari ve diplomatik boğuşmalar, maneviyattaki tahribatlar, insan onuruna yönelik saldırılar gelecekle ilgili pozitif bekleyişleri maalesef gölgelemektedir. AB ve ABD merkezli siyasi ve düşünce akımlarının sorgulanması, Batı paradigmasını da tartışmaya açmaktadır. Hangi zaviyeden bakarsak bakalım insanlık buhrandadır ve bunun nevzuhur bir Ortaçağ yapısıyla tarif ve tevili bize göre akla en yatkınıdır. İsmini zikretmekten bile utandığım bir günah adasında serveti ve şöhreti olan insanlık defolarının reşit olmayan kız çocuklarına karşı iğrenç muameleleri hiçbir bahaneyle izah edilemeyecek türden bir skandal, hatta barbarlıktır” dedi.
ABD’de bir sinagogun altında deşifre edilen tüneller hakkında konuşan Bahçeli şu ifadeleri kullandı:
“İsrail masum bir halkın kanını dökerken, ABD’de bir sinagogun altında deşifre edilen yasa dışı tünellerde insan ticaretine, pedofiliye ve organ mafyasına dair bulgular elde edilmiş, sonuçta oluk oluk pislik akmıştır. Hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği bu karanlık tabloyu medeniyet ve modernlik diye yutturmaya kalkmak aklın, ahlakın ve mantığın ihlal ve inkarından başka bir şey değildir. Batı’nın çürüyen devlet ve toplum bünyesinin saçtığı habis virüsler, aynı anda dünyanın diğer coğrafyalarına da bulaşmakta, bu durum medeniyet ve milletleri baştan ayağa tehdit etmektedir. Bu kapsamda bizim ‘İnsanlığın Huzur Projesi’ni hazırlama konusunda ne kadar haklı ve isabetli bir karar aldığımız sanıyorum daha da iyi anlaşılacaktır.”
“İnancım odur ki, İsrail ve ABD günü geldiğinde damla damla akıttıkları kanların hesabını muhakkak vereceklerdir”
ABD ve İngiltere’nin müştereken Yemen’e saldırması, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki mezalimlerinin sadece mazlumların değil, aslında insan haklarının, insanlık onurunun, bölgesel huzur ve istikrarın hiçe sayılması olduğunun altını çizen Bahçeli, “Dünyanın en yoksul ülkelerine saldırmak, suçsuz günahsız insanları gelişmiş füzelerle vurmak yalnızca vandallık değil, bunun yanında acizlik ve korkaklıktır. Bize göre hakim uluslararası sistem çöküş aşamasına geçmiş, bağlayıcılığını ve inandırıcılığını tamamen yitirmiştir. 21.yüzyılda soykırım suçu işleyen İsrail’in Lahey’deki yargılanması yeni gelişmeleri tetikleme ihtimali taşımakla birlikte, bu terör devletine destek veren ABD’nin de gittikçe irtifa ve itibar kaybettiği açıktır. İnancım odur ki, İsrail ve ABD günü geldiğinde damla damla akıttıkları kanların hesabını muhakkak vereceklerdir. Bize göre bilhassa Amerikalılar, ABD’ye sahip çıkmalı, böyle gelse de, böyle gitmeyeceğini bariz olarak görmelidirler. Tarihin hiçbir döneminde zulümle ayakta kalmış, kan dökerek, can alarak, sömürerek, yağmalayarak varlığını sürdürebilmiş bir devlete tesadüf edilmemiştir. Amerikan vatandaşları hem kendi gelecekleri hem de dünyanın geleceği açısından ABD’yi adil, insani, vicdani ve hukuki rotaya çekmekle mesuldürler” dedi.
ABD’nin sözde müttefik bir ülke olduğunu ifade eden Bahçeli, “Ancak Türkiye’ye karşı yapmadığı kötülük, oynamadığı oyun, tezgahlamadığı saldırı, saçmadığı nifak son 74 yıldır neredeyse kalmamıştır. Bugün ABD’yi sorgulamak demek bir yönüyle terörizmi sorgulamak demektir. Bugün ABD’yi sorgulamak demek darbeler tarihiyle yüzleşmek demektir. Ekonomik krizlerin altına bakınız, karşınıza çıkacak husumet yüz bellidir. Terör saldırılarının, bölgesel gerilimlerin, komşu ülkelerdeki iç kargaşa ve kaosun arkasına bakınız, yine aynı mihrak çıkacaktır. FETÖ’nun, DEAŞ’ın, PKK’nın, YPG’nin, devşirilmiş siyasetçilerin ve kimliksiz sivil toplum kuruluşlarının sahipleri açık açık söylüyorum Brüksel-Washington hattındadır. Artık yetti diyoruz, artık yeter diyoruz. Gözümüzün içine baka baka sırtımıza hançer yemeye sabır ve tahammülümüzün kalmadığını cümle aleme haykırıyoruz. Türk milleti ve Türkiye diriliş ve yükseliş safhasına geçtikçe, milli birlik ve kardeşlik hissiyatı perçinlendikçe ya bir terör saldırısı ya da yaptırım tehdidi sökün etmektedir. İsrail’in Gazze soykırımına karşı insanlığın yanında duran Türkiye’ye karşı cevap terör kanalından verilmektedir” diye konuştu.
Bahçeli, 7 Ekim 2023 tarihinde başlayan İsrail saldırılarına eş zamanlı olarak Türkiye’ye yönelik terör kartının devreye sokulduğuna ve o günden bugüne 31 vatan evladının şehit edildiğine dikkat çekti.
“40 yıldır kanlı eylemleri ile ülkemizin ilk gündemi haline gelen PKK terörünün bir sonuç değil bir vasıta; bir amaç değil bir araç olduğu bilinmektedir”
Yıllardan beri terörü ve terör örgütünü yalnızca kanlı eylemlerinden ibaret bir suç ve cinayet şebekesi gibi görmekten uzak bir anlayışla daha yukarıdan yorumlama ve değerlendirme çabası içinde olduklarını belirten Bahçeli, “Özellikle çağımızda terörizmin uluslararası karanlık projelerin etkili bir parametresi olduğu vahim bir gerçektir. Yine bu kapsamda terör eylemlerinin muhasım ülkeleri istenilen kıvama getirmek için kullanılan stratejik senaryoların kirli yüzü olduğu herkesin az veya çok malumudur. 40 yıldır kanlı eylemleri ile ülkemizin ilk gündemi haline gelen PKK terörünün bir sonuç değil bir vasıta; bir amaç değil bir araç olduğu bilinmektedir. Kurulduğu ilk yıllardan itibaren PKK’nın Türkiye üzerinde emelleri olan her devletin kullandığı, uluslararası ve hatta uluslar üstü bir baskı ve pazarlık aracı olarak şiddete ve teröre başvurduğu ortadadır” açıklamasında bulundu.
Millet varlığına kasteden PKK terörüyle mücadele ve teröristlerin imhasının yıllardır en üst seviyede ve büyük bir fedakârlıkla sürdürüldüğünü kaydeden Bahçeli, “Bu uğurda çok sayıda şehit verilmiş, çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve yaralanmıştır. Terör örgütünün 2002 yılında kabul edilen siyasallaşma stratejisinde ‘Kürt kimliğinin tanınması kapsamında yerel dilin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması’ birinci öncelikli hedef olarak ortaya konulmuştu. Halbuki Kürt kökenli kardeşlerimin terör örgütüyle en küçük bağ ve bağlantısı olmamış, bilakis bölücü terör en fazla Kürt kökenli kardeşlerimin kanını dökmüştür. PKK, Türk milletinin can düşmanıdır, hiçbir millet evladı bu cinayet şebekesine müsamaha göstermez, göstermemiştir, tam tersini düşünen varsa da onlar bu milletin şerefli bir mensubu asla olamayacaklardır. Yıllardır PKK terörüyle haklı ve meşru mücadelemize köstek olan, terörizmin çok sayıda can kaybına göz yuman uluslararası camia, İsrail saldırıları karşısında sessiz kalmayı tercih ederek ikiyüzlü siyasetini bir kez daha belgelemiştir. PKK’nın siyasi talep listesinin ön sıralarında yer alan bazı konularda etnik bölücülüğün zemin kazanması ve köprübaşını tutması bu tehlikeli anlayışın somut yansımasıdır. Eli kanlı, geçmişi kanlı terör örgütünün yıkımını hatırlamak istemeyenlere, terör saldırılarını kınamaktan imtina edenlere diyorum ki, unutuldu sanılmasın, bütün şehitlerimizin acıları anılarımızda sıcaklığını korumaktadır” ifadelerini kullandı.
Aralarında bebeklerin de bulunduğu çoğu çocuk ve kadın olmak üzere PKK terör örgütünün katlettiği vatandaşları hatırlatan Bahçeli, “20 Haziran 1987’de Mardin ili Ömerli ilçesi Pınarcık köyünde 30 kardeşimizin, 10 Haziran 1990’da Şırnak’ın Güçlükonak ilçesi Çevrimli köyünde 27 vatandaşımızın, 1 Ekim 1992’de Bitlis’in Cevizdalı köyünde 30 insanımızın, 5 Temmuz 1993’de Erzincan’ın Kemaliye ilçesi Başbağlar köyünde 3 evladımızın, 24 Ekim 1993’de Erzurum’un Çat ilçesine bağlı Yavi beldesinde 33 masum hayatın söndürüldüğünü ve daha sayacağımız pek çoklarının hunhar eylemlerde acımasızca katledildiğini hala hatırlıyoruz” dedi.
Bahçeli, terörle mücadelede güvenlik kuvvetlerinin yanında yer alan ve devlete bağlılıklarını hayatları uğruna ispat eden kahraman yöre halkını ve onların temsilcileri olan korucuları kutlayarak, “Hayatlarını kaybetmiş olan tüm vatandaşlarımıza, tüm şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet ve niyaz dilerim” dedi.
Türkiye’nin on yıllar boyunca başka sahalara ayırması gereken maddi kaynaklarını haklı olarak ve yüksek meblağlarda terörle mücadeleye aktardığını belirten Bahçeli, “Yıllardır süren bu eylemlerin arkasındaki stratejik nedenleri, küresel aktörleri, yerli işbirlikçilerini, tarihsel köklerini ve emellerini dikkate almadan yapılacak analizlerin asla doğru olmayacağı kanaatindeyim. Bu açıdan PKK terörünü silahsız bölücülükten; bölücü faaliyetleri de bölgemizdeki küresel projelerden bağımsız düşünmek ve birbirinin içinden çıktığını görmeden tek tek ele almak hepimizi yanlış sonuçlara ve yanlış sebeplere götürecektir. Aslında kökleri Osmanlı İmparatorluğu’na kadar dayanmasına rağmen bugünkü haliyle 1984 yılında ortaya çıkan bölücülüğün silahlı boyutu PKK terör örgütünün, yıllar içinde aldığı boyut ve şekil terörizmi Türkiye’mizi de içine alan bir projenin parçası haline getirmiştir. Yalnızca son 40 yılın Irak coğrafyasındaki gelişmelerine baktığınızda PKK terörünün arkasında Türkiye üzerinde hesabı olanların tamamının isimlerini görmek ve az evvel de ifade ettiğim gibi, arka planda yer alan ülkeleri bulmak mümkündür. Devletin terörle mücadeleden sorumlu veya yetki verilmiş resmi makamlarının zaman zaman bunları dile getirdiği ve hatta şikayetçi olduğu hatırımızdadır. Türkiye, PKK’nın ve bölücülüğün arkasındaki küresel aktörleri bilmesi ve görmesiyle, son yıllarda tepkisini en üst düzeyde göstermiştir. Milli güvenliğimizi bu denli etkileyen bir meselede bölücü örgüte verilen açık veya gizli dış desteği muhatap ülkelerin yüzüne çarpmaktan da kaçmamış ve çekinmemiştir” dedi.
“ABD’nin PKK/YPG’yle ilişki ve irtibatının saklanacak bir yönü de kalmamıştır”
“Tarihi şark meselesi” denilen emellerin peşindeki küresel aktörler tarafından bölücülük ve silahlı uzantılarının çok maksatlı ve çok destekli bir uluslararası yıkım enstrümanı olarak kullanılmasının alenileşmiş bir Haçlı operasyonu olduğunu söyleyen Bahçeli, “Amerika Birleşik Devletleri’nin komşumuz Irak’a yönelik iki ayrı savaşının siyasi sonuçlarını sebepleri ile birlikte analiz ettiğimiz vakit, karşımızda yıllardır Türkiye’yi bir kıvama getirmek için kullanılan bölücülük ve bölücü terör saldırıları görülecektir. Gelişmeler, ülkemizi ve bölgemizi tanzim etmek isteyen küresel gücün uzun vadeli ve bizim için felaketle sonuçlanacak bir senaryoyu sahnelediğini bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur. ABD’nin PKK/YPG’yle ilişki ve irtibatının saklanacak bir yönü de kalmamıştır. Kaldı ki devletimizin arşivleri PKK ile Avrupa, PKK ile ABD arasındaki ilişkileri doğrulayacak, sağlamasını yapacak bilgi ve belgelerle doludur. Türkiye hiç kuşkusuz bu alçak ilişkileri görmezden gelmeyecek, içten içe ve adına sözde dost dediği müttefikler tarafından altının oyulmasına seyirci kalmayacaktır” açıklamasında bulundu.
MHP’nin her zaman milletin huzur ve güvenliğine musallat olan PKK terör örgütü ile etkili ve anlayacakları yöntemlerle mücadeleyi savunduğunu hatırlatan Bahçeli, “Bu konuda hükümetlerin ihtiyacı olan her desteği vermeye hazır olduğunu da her ortamda açıklamıştır. Terörle ve bölücülükle mücadelede ne gerekiyorsa; siyasi, sosyal, ekonomik bütün tedbirlerin alınmasının gereğinden ısrarla bahsetmiştir. Elbette terör son bulmalı, şiddet ortadan kalkmalı, vatandaşlarımız huzur, emniyet ve sukünet bulmalıdır. Bunun aksini savunmak ve söylemek mümkün değildir. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’ne ve kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerine inancımız ve güvenimiz tamdır” dedi.
Dağda, bayırda, sınır hattında mücadele edilen hainlerin siyasi cephesi olan DEM Partililerin TBMM’de bulunmalarının adalet ve hukuk garabeti, siyaset ve demokrasi ayıbı olduğunu söyleyen Bahçeli, “Karamanoğlu Mehmet Bey 747 yıl önce, ‘Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergahta, bargahta, mecliste ve meydanda Türkçe’den başka dil konuşmayacak’ fermanı nasıl ki tutacağımız bir buyruk ise, aynı şekilde hiçbir terörist veya yandaşı, dağda, bayırda, ovada, belediyede, şehirde ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde barınamamalı, tutunamamalıdır. Hepinizin bildiği gibi terörle mücadele, aslında bölücülükle mücadelenin sadece bir bölümüdür. Eli silah tutan bölücüyü zararlı, buna karşılık silahsız bölücüyü meşru ve zararsız kabul etmek, bölücülük ve terörle mücadeleyi sekteye uğratacak en büyük gaflettir. Devlet gaflete düşmez, devlet ihanete göz yummaz, devlet hukuk içinde meşru mücadelesinden asla taviz vermez. Türkiye Cumhuriyeti, sınır içi güvenliği sağladığı gibi, sınır ötesi güvenliği de temine muktedirdir” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan güvenlik toplantısında alınan kararları desteklediklerini belirten Bahçeli, “Irak’ın kuzeyindeki dağlık bölgeyi içine alacak şekilde bu ülkeyle koordineli ve karşılıklı uzlaşmayla süresi belirlenmiş ve derinliği 60 kilometreye kadar inen, buradan Hatay’a kadar uzanacak ‘Türkiye’nin güvenlik ve geleceği için huzur hattı’ kurulmalı, bu hattın içine sinek bile sokulmamalıdır. Güven ile kuşkunun, güvenlik ile korkunun, işbirliği ile çekişmenin, bağımsızlık ile teslimiyetin, taviz ile onurun arasında yapacağımız tercih bellidir, sonu ne olursa olsun vatan ve milletin müdafaası can pahasına yapılacaktır” dedi.
Bahçeli, 12 Ocak 2024 tarihinde Irak’ın kuzeyinde şehit düşen Aksaraylı Üsteğmen Gökhan Delen, Eskişehirli Sözleşmeli Er Muhammet Tunahan Evcin, Ordulu Sözleşmeli Er Murat Atar, Niğdeli Sözleşmeli Er Kemal Batur, Kahramanmaraşlı Sözleşmeli Er Emrullah Gülmez, Giresunlu Uzman Çavuş Ahmet Köroğlu, Adıyamanlı Uzman Çavuş Serkan Sayin, Kahramanmaraşlı Sözleşmeli Er Müslüm Özdemir, Gaziantepli Uzman Çavuş Hakan Gün’e ve bütün kahraman şehitlere Cenab-ı Allah’tan rahmet dileyerek, “Başımız sağ olsun” dedi.
GÜNDEM
13 Kasım 2024SPOR
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024SPOR
13 Kasım 2024SPOR
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.